14 Ağustos 2018 Salı

Roma (Arada Biz de Gezmeyelim mi?)


Dubai seyahatimizin üzerinden nerdeyse 3 yıl geçmiş. Evde 1,5 yaşında bebek var. (Mart 2017)Pegasus’un yurtdışı bilet kampanyasıyla bende bir kaşıntı başladı. Kızlarla 3 gece 4 günlük bir kaçamak yapmaya karar verdik.  Bebeğimi babasına ve babaannesine emanet edip koyuldum yola. Sanırım bir tek gezerken tam anlamıyla kendimi buluyorum.

Bir Cuma sabahı yerel saat ile 10:30 gibi Fiumicino Havalimanındayız işte.  Şükür kavuşturana. Her şeyden uzaklaşmak iyi geldi şimdiden. Önceden araç ayarlamıştım, 4 kişi için daha mantıklı geldi. (45 Euro) Tren, otobüs, shuttle, otel servisleri ve tabiki taksiyle ulaşım imkanı da var.

Otele valizlerimizi bırakıp doğruca şehre attık kendimizi. Merkeze uzakmış gibi görünse de oteli Via Nazionale’de ayarladık. Termini’ye yürüyerek 5-6 dakika diyebilirim . (Residence Europa) Otelden de caddeden de çok memnun kaldık. Otelin hemen altında şahane bir restoran, karşısında market ve şarap evi, köşede en meşhur kahvecileri Castroni, onun yanında meşhur makyaj mağazaları Kiko ve caddede de aklınıza gelebilecek her mağaza vardı.

Şehir içi ulaşım ve ücretsiz müzeler için Romapass aldık.( Havaalanı ulaşımında geçmiyor) 48 ve 72 saatlik seçenekleri var. 72 saatlik karta kişi başı 38,5 Euro verdik. Karşılığında 2 müzeye giriş ve sınırsız ulaşım var. Bu kartla müzelerde sıra beklemeden güvenlik noktasından giriş yapılabiliyor.

Colosseum, Castel Sant’Angelo and Musei Capitolini Roma Pass’te geçerli yerler. Vatikan’da geçerli değil.  Yalnız dikkat; Colosseum zaten her ayın ilk Pazar günü ücretsiz. 08:30-19:15 saatleri arası açık.

Forum ve Palantine Hill’i de  Kolezyum biletinizle gezebiliyorsunuz.

Vatikan Pazar günleri kapalı olduğundan Cumartesi günümüzü ayırdık. Neredeyse tüm günü burada geçirebilirsiniz. Biz gittiğimiz zaman kişi başı 16 Euro idi.

Aşağıdaki müzeler zaten kartsız da ücretsiz:

Accademia Nazionale di San Luca, Museo Carlo Bilotti a Villa Borghese, Museo della Repubblica Romana e della memoria garibaldina, Museo delle Mura, Museo di Casal de’ Pazzi, Museo di Scultura Antica Giovanni Barracco, Museo Napoleonico, Museo Pietro Canonica a Villa Borghese, Villa di Massenzio.

Neyse, gelelim Roma sokaklarına. Otelden 5 dakikalık yürüyüş sonrası Termini metro durağındaydık. Sanırım 2 yada 3 durak sonra İspanyol Merdivenlerinin orada indik. (Spagna durağı) Dünyanın en eski merdivenlerinden olan İspanyol Merdivenleri, 1723 yılında inşa edilmeye başlanmış ve  1725 yılında tamamlanmış. Dünyanın en önemli eserleri arasında yer alıyor. Romalı mimar  Francesco de Sanctis tarafından dizayn edilmiş ve başkent Roma’nın tam merkezinde. Bu nedenle de şehri ziyaret eden turistlerin uğrak mekanları arasında. Toplam 135 basamaktan oluşuyor ve eğimli yapısı nedeniyle çıkarken insanı yormuyor. Merdivenin en tepesinde Pincian Tepesi var.  Merdivenleri tam olarak çıktığınızda da Villa Medici’ye ulaşıyorsunuz. Adının İspanyol merdivenleri olmasının sebebi ise  yapıya dönemin İspanyol Büyükelçiliği’nin sponsor olmasıymış.




İspanyol merdivenlerinin hemen karşısında Via Condetti caddesi var. Roma’nın en önemli alışveriş caddesi yani J. Trevi çeşmesi de, namı diğer Aşk Çeşmesi İspanyol merdivenlerine sadece 10 dakikalık yürüme mesafesinde. Biz aşk Çeşmesi’ne geçmeden önce  meşhur makarnacı Pastificio (Via della Croce, 8) ve Pompi Pasticceria’ya (Via della Croce,82) uğradık.(İspanyol merdivenlerine sırtınızı verip sağa doğru yürüyün, köşede soldaki sokağa dalın) Burada tiramisunun her çeşidi var ama bence klasikten şaşmayın.  Pastificio ayaküstü atıştırmalık makarna satıyor, hergün 2 çeşit makarna çıkarıyorlar ve önünde mutlaka sıra oluyor. Ben gittiğimde patlıcanlı ve acı soslu vardı. 12.00-20.00 arası açık ama erken gidin çünkü tükeniyor :(






Fontana Di Trevi (Aşk Çeşmesi)

Buraya kadar yürümek kolay olmadı. O kadar çok dikkat dağıtıcı var ki çevrede J Malum şehrin göbeği ve alışveriş cennetindeyiz.


Tabiki böyle boş bir çeşme göremeyeceksiniz J










İtalyan mimar Nicola Salvi tarafından dizayn edilen (1762) Aşk Çeşmesi Dünyanın en popüler çeşmelerinden birisi. Tamamen taştan yapılmış. Bölgeyi ziyaret eden turistler bozuk para atarak dilek tutuyorlar.  Bu paraların yılda 1,5-2 milyon Euroya ulaştığı söyleniyor. Rivayete göre ; 1 kere atarsanız Romaya tekrardan geliyorsunuz  , 2 kere atarsanız Roma’da evleniyorsunuz 3 kere atarsanız da bir Romalı ile evleniyorsunuz. Benim için 2 ve 3 geç olduğundan 1 kere attım J

Roma uçağı için sabah karşı yola koyulmamız neticesinde oldukça yorulmuştuk. Zaten otele dönüp giriş işlemlerini yapmamız gerekiyordu. Bu nedenle ilk günü peynir tabağı eşliğinde Aperol Spritz’lerimizi içerek noktalayıp otele döndük. Check-in işlemleri sonrası biraz dinlendik, acıkınca da hemen otelin yanındaki bir restorana girip şahane bir pizza yedik. (Da Trani)




2. günü Vatikan’a ayırdık. İtalya içinde ayrı bir ülke.  Ayrıca vize istenmiyor tabiki.  İnince biraz yürüdük ama yine de metroyla ulaşımımız kolay oldu. Cipro yada Ottaviano durağında inebilirsiniz. Vatikan’a giriş 16.-Euro. İnternetten kişi başı ekstra 4 Euro hizmet bedeli kestiklerinden bilet almadan gittik ve muazzam bir sıra ile karşılaştık J Ama hızlı ilerliyor üzülmeyin, çok geç saatte gitmemeye özen gösterin tabi. Burada dikkat etmeniz gereken nokta, siz sıra beklerken yanınıza yanaşan turcular. Size Sistine Şapeli dahil yüksek bir fiyat veriyorlar (sanırım 25.-Euro idi) ve sıradan kurtulmanızı! sağlıyorlar.  Ama ben zaten araştırmamı yapmış ve Vatikan’a girdikten sonra zaten  Sistine Şapeli’nin ücretsiz olduğunu öğrenmiştim. Yine de acaba ücretli miydi demeden duramadım ama iyi ki onlara kanmamışız. 
V
atikan’ı başka bir yazımda anlatıyor olacağım. Şapel’den çıktıktan sonra kocaman bir meydanda bulduk kendimizi hani filmlerde gördüğünüz meydan. Papa seçilirken halkın beyaz dumanı beklediği yer. Biraz dinlendikten sonra sağlı sollu özellikle hediyelik mağazaların olduğu caddeden yürüyerek tekrar Roma’ya döndük. Bir sonraki durağımız Castel Sant’Angelo oldu. Vatikan’dan yürüyerek gidebilirsiniz.

Castel Sant Angelo kalesi imparator Hadrian için yapılmış. Daha sonra  papanın evi ve hapishane olarak da kullanılmış.  Fatih Sultan Mehmetin oğlu Cem Sultan da burada  hapis yatmış hatta. Kalenin içinde Vatikan’a giden gizli bir de yol varmış. Efsaneye göre Papa I. Gregorius, o dönemlerde yayılan veba salgınının önüne geçmek için Tanrı’ya dua etmiş. Bunun üzerine gökten Mikail gelip kılıcını kınına sokmuş. Bu durum dualarının kabul olduğuna işaretmiş. Kalenin önünde yer alan köprü  Melekler Köprüsü olarak geçiyor. Bu köprüden Navona Meydanına geçerek güzel şarap ve yemeklere ulaşabilirsiniz. Biz gezinin bu kısmında nehrin karşı tarafında yer alan Trastevere bölgesini gezdik Şehrin getto yeri diyorlar. Bu bölgede sokaklarda seyyar satıcılardan alışveriş de yapabilirsiniz. Gelmişken Santa Maria Basilica’yı da gezebilirsiniz. Filmlerde görmüş olmanız muhtemel olan el yiyen heykel  bu kilisede.

Yemek için Roma’da diledğiniz yere gidebilirsiniz bence. Ama bizim tercihimiz Trattoria Ponentino oldu. Önceden yine araştırmamı yapmıştım tabi. Trastevere tarafında, Enfes lazanyaları ve ev yapımı şarapları var. Ama sakın Gnocchi (Niyokki diye telaffuz ediliyor)yemeyin, salçalı hamurdan başka bir şey değil.J Yine bizim gittiğimiz dönemde restorana yakın Van Gogh Alive sergisi vardı, denk gelirseniz atlamayın derim, akşam geç saatlere kadar açık.

3. günümüz biraz talihsiz başladı. Otelden çıktığımızda çevredeki tüm yolların kapatıldığını gördük.  Meğerse Roma Maratonu varmış. Planımız Villa Borghese’i gezmekti, taksiyle ulaşım sağlayıp gittik; ancak rezervasyonsuz müzeye giriş yokmuş. (Ben bunu okuduğumu hatırlıyorum ama yıllar önce giden yeğenim sağ olsun gerek yok dediğinden yaptırmadık) Çıkınca  uzun bir süre yürümek zorunda kaldık, ama yollar yürüyenlere de kapatılmıştı bazı yerlerde ve hiçbir yere varamadık maalesef.  Üzerine bir de yağmur eklenince  bulduğumuz yerde pizza yiyerek dinlendik. Ama zaten dediğim gibi nerede yemek yerseniz yiyin, seveceksiniz J Maraton dağılınca meşhur Phanteon’u görelim dedik ama geç saat olduğundan içeri giremedik. Biz de civarda biraz alışveriş yaparak günü bitirdik. Ertesi gün uçağa gitmeden önce son saatlerimizi alınacaklara ayırdık ve zaten otele yakın olan Termini’ye gittik. Burada aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Özellikle hediyelik için Carpisa’yı tercih edebilirsiniz.


Bir tavsiye; Roma için 3 gece 4 gün asla yeterli değil. Biraz daha uzun gitmeniz iyi olacaktır ama ben işim, eşim ve bebeğimden dolayı  buna da şükrediyorum tabi :)

13 Ağustos 2018 Pazartesi

Bankalar Batar mı?

Bankalar kendi kendine batmaz ama siz batırabilirsiniz. Nasıl mı?  Şöyle açıklayayım; diyelim ki siz bankaya 100 TL yatırdınız, devlet bunun bir kısmını zorunlu karşılık olarak bankalardan alır.


Zorunlu Karşılık Oranları (%) 12.08.2018
Türk Lirası
Mevduat ve Katılım Fonu (Yurt dışı bankalar mevduatı/katılım fonu  Oranlar
- Vadesiz, ihbarlı, 1 aya ve 3 aya kadar (1 ay ve 3 ay dâhil) vadeli 10,5
-  6 aya kadar (6 ay dâhil) vadeli   7,5
- 1 yıla kadar vadeli   5,5
- 1 yıl ve daha uzun vadeli  4
Müstakrizlerin Fonları 10,5
Diğer Yükümlülükler (Yurt dışı bankalar mevduatı/katılım fonu dahil)  Oranlar
- 1 yıla kadar (1 yıl dâhil) vadeli  10,5
- 3 yıla kadar (3 yıl dâhil) vadeli  7
- 3 yıldan uzun vadeli  4

Hesaplama kolaylığı açısından örneğimizde zorunlu karşılık oranını %10 olarak alalım.


Sizin vadesiz hesabınıza yatırdığınız 100 TL'nin 10 TL'si mecburen Merkez Bankasına yatırılır. (Her bankanın MB de hesapları var) Kalan 90 TL' yi ise bankalar kredi olarak piyasaya kullandırır. Bu tutarı kredi olarak alan kişinin araba aldığını ve galerici Ali’ye ödediğini düşünelim. Ali de bu tutarı alıp bankadaki vadesiz hesabına yatırsın. Banka yine bu mevduatın (90TL)  %10 u olan 9 TL’yi MB’ye zorunlu karşılık olarak ayırırken kalan 81  TL’yi yine kredi olarak piyasaya sürer. Banka bu şekilde sonsuza kadar kaydi para yaratabilir.(tamam sonsuz abartı oldu anapara*mevduat çarpanı kadar )

Peki şimdi soranlar olacak, başta 100 TL yatıran siz, gidip paranızı çekmek isterseniz ne olacak? Bankaya tek para yatıran insan sizseniz , kredi çeken dayı kredisini geri ödemediği sürece paranızı alamazsınız. Ancak durum böyle olmadığından yani binlerce kredi ve mevduat sahibi olduğundan herkes bir şekilde parasını istediği zaman geri çekebiliyor. Peki ya herkes aynı anda parasını çekmek isterse ne olur? İşte o zaman banka bu kadar nakdi pat diye bulamıyacağından likidite sıkıntısına düşer ve gerçekten sonunda batar. Zaten bankalar batarsa ülke de batar. O zaman da bankadan çektiğiniz 3-5 kuruş mevduat sizi kurtarmaya yetmez. Bu nedenle sakin olun ve bankaları sıkıntıya sokmayın🙄

ACEMİ ANNE/DENEYİMLİ BANKACI

3 Ağustos 2018 Cuma

Kadınlar Çalışmalı mı?


Kurumsal hayattan hep nefret etmişimdir. Dışına çıkılamayan mesai saatleri, sürünerek içinden çıkılan yataklar, uğraştıran, stres yapan toplantılar..

Herkes gibi benim de hayalim bir şekilde! kurtulmaktı. Şans oyunları olur, zengin koca olur, hatta koca olsun zengin olmasa da olur. Evlenip alırım kıdem tazminatımı, ahh bir de kursam kendi işimi.. Olmadı doğururum bir çocuk, belki iki, evde ona bakarım..

Ev hayatını çok severim ben. Zaten evde yapacak çok iş var. Zaman yetmiyor çalışınca düzenlenecek dolaplara, ayıklanacak eşyalara, yapılacak yemeklere, ağırlanacak misafirlere. Evden hiç çıkmasam 1 hafta sıkılmam ben. Tv izlerim, dizi sezonu bitiririm, yığınla da dvd var izlenecek, kitap var okunacak. Yemek yapmayı da severim zaten, kurulsun sofralar ohh..

İşte hayat öyle değilmiş.!

4 yıl önce evlendim, 3 yıl önce de kartopu gibi bir kızım oldu.  Buraya kadar her şey güzel. 16 hafta doğum iznime 9 ay da ücretsiz izin ekleyerek 1 yıl kadar evde istediğim hayatı! yaşadım.  Meğerse istediğim hayat, istediğim hayat değilmiş.

Şu anda işimin başındayım ve bu yazıyı ofisimden yazıyorum. Evde olsam mesela belki de bu yazıyı hiç yazamayacaktım, belki daha kısa sürede daha baştan savma yazacaktım, hiç bilemiyorum. Çünkü ev hayatı bilinmezliklerle dolu. :S

Aslında evdeki ilk günler güzel geldi. Bebek sürekli uyuyor, sadece anne sütü alıyor, o da depoda hazır. Biraz kendinden nefret etme var tabi, koca koca memeler, sürekli pijamayla dolanma, makyajsız yüz, dağınık saçlar, uykulu gözler. Dışarı mecbur olunca çıkıyoruz, doktor, alışveriş, o kadar sanırım. Evde de sürekli bir yatılı misafir var.  Hal böyle olunca  ev işleri bitimiyor. Bir kere en az günde 3 kez mecburi sofra kuruluyor, yemek pişiyor, bulaşık çıkıyor, tencereler yığılıyor, çay demleniyor, kahve pişiyor.  Sürekli bir hizmet hali de cabası.  İşyerinde en azından 8 saat çalışıyorsunuz ve karşılığını alıyorsunuz. Evde ise 24 saat iş var ve kimse size para vermiyor.. İçinde durdukça ev, yaşayan bir organizma haline geliyor, içinden bir canavar çıkıyor ve sizi yiyor.  Sürekli dağılıyor ve nedense toplanmıyor. Özellikle mutfak ve çamaşır (yıka-as-topla-yerleştir-ütüle-yerleştir döngüsü ) sizi hamm yapıyor. Temizlik için yardımcı bayan da alıyorum bu arada ama ayda 2 kez yetmiyor maalesef L

Evde bunalınca biraz dışarı çıkıp sosyalleşeyim derseniz de şöyle bir durumla karşılaşıyorsunuz: ‘’çocuklu kadının dışarda ne işi var!’’ ne kadar modern bir aileniz olursa olsun, siz o çocuğa bakmakla yükümlüsünüz ve farkediyorsunuz ki, herkes onu sadece sevmek istiyor, bakmak istemiyor! 2 saat dışarı çıksanız sinirler geriliyor hemencecik, ay bu çocuk ağlıyor, ay annesini istiyor, ay uyumuyor.. vb ve zaten harap olan sinirleriniz daha da bitap hale geliyor maalesef. Bir kahve içimi süresi kadar bir arkadaşla sohbeti özlüyorsunuz. Sizin gibi doğum yapıp evde oturan komşularınız varsa bile şanslı sayabilirsiniz kendinizi. Komşu diyorum çünkü daha uzak mesafedeki birileriyle görüşmeniz oldukça zor :D Onlarla da evde görüşseniz çocuklarla uğraşmaktan ne çay kahve içebiliyorsunuz, ne sohbet edebiliyorsunuz ..

Daha özlediklerinizi sayayım mı? Kuaföre gitmek, bakım yapmak-yaptırmak, anlamsız alışverişe çıkarak avm gezmek, giyinip süslenmek, topuklu ayakkabı giymek, hatta şıkır şıkır iş kıyafeti giymek ve inanmazsınız işe gitmek!! İşyerinde sıcak çay içmek, gazetelere göz gezdirmek, iş arkadaşlarınızla muhabbet etmek, geyik yapmak, öğlen yemeğe dışarı çıkmak, belki biraz alışveriş yapmak.. Evdeki döngünün dışına çıkmak yani. Bu, minicik bebeğinizi sevmediğiniz anlamına gelmiyor. Ama siz, ne ev hayatına alışkınsınız, ne de çocuklu hayata. Bir anda böyle büyük bir değişiklik herkeste biraz travma yaratabilir. Aslında sevmediğiniz kurumsal hayat ise yaşadığınızı hatırlatabilir size. Dışarıda da bir hayat olduğunu unutmamanızı sağlar. Güncel konulardan uzaklaşmamanızı, genel kültürünüzün artmasını sağlar.  Hem maaş almak çok güzel bir şey. Her gün bakımlı olmak da. (Burayı çocuklu çocuksuz tüm bayanlara söylüyorum) Ekonomik bağımsızlık, güzelliğinize güzellik katar bayanlar, kendinize olan saygınızı artırır. Hem çalışan kadına herkes saygı duyar. Eğer çocuğunuz da varsa, ileride onun istediklerini alabilmek size ayrıca mutluluk verecektir.

Şunu unutmayın, çalışan kadına herkes saygı duyar, önce de kendisi.

 

24 Temmuz 2018 Salı

İsyan


Çalışmak, çalışmak, çalışmak…

Okulun bizi hayata hazırladığını söylerler. Yalan! Sen 45 dakikada bir 10 dakika mola ver, öğleden sonra okuldan çık, kar yağdı diye okula gitme, sömestr da 15 gün dinlen,yazın 3 ay tatil yap; ee sonra? O kadar çalıştık, sınavlara girdik, okullar üniversiteler okuduk, masterlar yaptık, hayatımızın daha iyi olması gerekmez mi? Hani nerede 10 dk. molalarım, hani nerede kar tatillerim? Ee bünye alıştı, şimdi niye akşam çıkıyorum? Akşamüstlerim nerede?? Param var az çok ama huzurum nerede?

23 Ocak 2018 Salı

PMI nedir?

PMI yani Purchasing Manager Index, imalat sanayi performansını ölçen bir endekstir.
 
Şirketlerin mal ve hizmet satın alma eğilimlerini inceleyerek  temel olarak büyüme öngörülerini açıklamaya çalışır. Yapılan bir anketle  şirket satın alma müdürlerinin, aylık periyotlarla mal ve hizmet talepleri konusunda nasıl pozisyon alacakları konusunda sorular sorulur. Amaç bu müdürlerin eğilimlerini incelemektir. Bu anket, güncel, doğru ve genellikle benzersiz aylık ekonomik eğilim göstergeleri sunabilme kapasitesi sayesinde, merkez bankaları yanında, mali piyasalar ve ticari karar vericiler tarafından dünyada en çok takip edilen iş anketi unvanına sahiptir.
 
 

PMI Endeksi Neyi Anlatır?

Bu tahminler herhangi bir devlet otoritesi veya ajanslar tarafından yapılmayıp, ülkede hasılatın aslan payını ellerinde bulunduran kişilerin katıldığı anket olmasından dolayı önemlidir. Çıkan sonuçlar, başta merkez bankası, yatırımcılar ve finansal piyasaları yakından ilgilendirmektedir.

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Bebek Uyutma Sanatı

İnternette bebek nasıl kendi kendine uyur diye aratıp okumadığım yazı kalmadı. Çoğunu da denedim ancak benim bebeğimde işe yaramadı.  Eğer bebeğim çok ağlıyor, kendi kendine uyumakta güçlük çekiyor, acaba uyku eğitimi için geç mi kaldım diyorsanız doğru yerdesiniz. ✌🏼️ 


Yenidoğan bir bebeği uyutmak diye bir problem zaten yok (en azından ben yaşamadım) popoya iki pış pış olay tamam 👍🏼 asıl iş, bebeğinizi besledikten sonra gözünü cin gibi açtığı zaman başlıyor. Tabi siz de yeni hayatınıza adapte olmaya çalışırken, eve doluşan akrabalarla yaşamaya alışırken, ev işlerine de bulaştıysanız 🙈 bebeği uyuması için evdeki birine teslim etmek daha kolay geliyor. Bu şekilde daha çok ayakta sallanarak çeşitli şekillerde uyutulan bebek de kendi kendine uyumayı öğrenemiyor ve hep bir dış desteğe ihtiyaç duyuyor. Bunu geç de olsa anlayan ben, internetten öğrendiğim Ferber yöntemi (ağlatarak uyutmak) ve Tracy Hogg(yatır kaldır) yöntemlerini uyguladım. Sabırlı olun bikaç gün ağlar ama sonra rahat edersiniz sözlerine kandım🙄 aslında gerçekten de bikaç gün içinde bebeğim azalarak ağlamaya ve uyumaya başlamıştı taa ki birgün çook ağlayıp içerden dayanamayan babaannesi gelip alıp ayağında sallayana kadar🙈  

Hata 1: Siz siz olun uyku eğitimini evde kimse yokken verin, sabırlı olun ve eşinizle anlaşarak aynı şekilde davranın.

Bu şekilde gündüz ayakta, akşam yatakta kendi (akşam Ferber yöntemini bozmadım zaten artık ağlamıyordu) uyuyan bebeğim, araya giren 3 haftalık bir tatille birlikte tamamen değişik bir uyku düzenine kavuştu. Otelde bebek arabasında, akrabalarda yine ayakta uyumaya alıştı. Eve döndüğümüzde artık herşey için çok geçti😑 Zaten çocuk uyumayı sevmiyor, uyutulacağını anladığı an ağlamaya başlıyor, çaktırmadan uyutuyoruz!  Nasıl mı? Şarkılar türküler türlü türlü şebeklikler, oyunlar .. O arada sersemletiyoruz garibimi🙄

Hata2: Ferber yönteminde bebek kendi kendine uyumuyor aslında, ağlamaktan yorgun düşüyor ama dayanabilirseniz 1 hafta gibi bir sürede artık ağlasa da birşey olmayacağını anlayarak ağlamaktan vazgeçiyor sanırım.  Ben gözümü karartıp uygulamıştım bu yöntemi çünkü gerçekten benim bebeğimin uyuması hayatı bize zindan eder vaziyetteydi. İlla uygulayacağım derseniz, bebeğiniz hareketlenmeden başlayım derim  yani ilk 8-9 ay içinde. 

Neyse, bulduğum yöntemi kısaca anlatayım. Odasına götürüyorum (uyku rutinimiz yok, akşamları banyo hariç) 2 tane ninnimiz var onlardan birini açıyorum , yatağına yatırıyorum veeeee başlıyor ağlamaya🙈 Ama öyle böyle bir ağlama değil, yıkıyor ortalığı. Önce yataktan vazgeçtim ve odasındaki koltuğa büyük ince bir yastık koyarak yanına  yatıp gözlerimi kapattım. Kalın renkli perdemizi kapattım ve ninnimizi açtım tabi. (Bunu öğle uykusunda yapıyorum) 10 aylık bebek tabi yerinde durur mu, bir sağa bir sola gidiyor, koltuğun kenarına tutunarak ayağa kalkıyor filan, bu arada tutuyorum tabi düşmesin diye ama bana baktığında uyuyan bir anne görüyor hep. Konuşmamanız ve gözünüzü açmamanız çok önemli. Arada tutup sırtı bana dönük yatırıyorum filan, tekrar kalkıyor derken, tam 1,5 saat sonra yanıma kıvrılıp uyudu 🙏 İkinci gün koltukta uyutulduğunu anlayan bebeğimiz, daha koltuğa yatırmadan ağlamaya başladı😟 Aman Tanrım ben her gün farklı bir yöntem mi bulacağım bu bebeği uyutmak için? 😫 Yataktan sonra koltuktan da vazgeçmek durumunda kaldım, hatta odasından da ve çaktırmadan uyutmak yöntemine geri dönerek bebeğimi salona getirdim. Güvenli oynaması için aldığımız çitin  içindeki tüm oyuncakları topladım ve sonra oyun alanını daraltarak içine yattım. Bir gün önceki yöntemi uyguladım ve bu sefer uyuması 1 saat 20 dakika sürdü 😜 Eveeet 10 dakikalık bir gelişmemiz mevcuttu🤗 Ama ben başarmak istediğimi başarmıştım. Demekki benim bebeğim aslında kendi kendine uyuyabiliyordu. Benim yapmam gereken sadece onun isteklerine kulak vermekti. Bir süre her uyuyacağımızda evi gezdik. Ağlıyorsa başka bir odaya götürdüm tekrar denedim. Çok direnirse zorlamadım tekrar oyuna döndük. Ama öğrendi. Böylece gece uyandığında da biraz su verip tekrar kendi kendine uyumaya bırakabildim ve gecelerimiz güzelleşti, uykularımız çoğaldı. 

Hata3: Tüm yazılanları bir kenara bırakın ve kendi yönteminizi bulun; çünkü her bebek farklıdır.

Tüm annelere iyi uykular diliyorum😴

22 Temmuz 2016 Cuma

Bebekle Tatil mi Olur? Hatalar, Hatalar ..

Yağmur 9. ayını bitirdiğinde bir hevesle onu tatile götürmek  istedik. Denize nasıl tepki verecek, nasıl oynayacak mutlu mutlu bunları düşünüyorduk. Birlikte ilk tatilimiz olduğu için de üçümüz çekirdek aile olarak gidelim istedik.

Hata1: Bebekle tatil olmuyormuş meğerse 🙄

Haziran ayında gideceğimizden dolayı ege denizi soğuk olur, biz en iyisi Antalya'ya gidelim dedik !  Herşey dahil konsepti bizim için çok uygundu, oteli seçtik ve gittik...  Ben bebeğimi havuza sokmam denize girsin diyenlerdeniz biz, ama öyle olmuyormuş meğerse. Daha ilk gün kızımız ürkmesin sudan korkmasın diye, hem de tepki ölçme amaçlı önce havuza soktuk. Binbir oyunlar, şakalar filan derken alıştı suya🙏 Deniz biraz daha zorladı bizi, hem büyüklük açısından bebeğin korkması, hem de sıçrayan tuzlu sulardan gözünün yanması bizi tekrar havuza yönlendirdi 😝
Bu yazdıklarımdan bütün tatili şezlongta geçirdiğimizi zannedenler olabilir, aman yanılgıya düşmeyin. Sabah 9 da daha 43 dereceye ulaşan bir sıcaklıkta bırakın bebeği, siz bile zor duruyorsunuz. Sonuç, bir suya girip çıkıp soluğu lobide veya odada almak tabi ki 😑

Hata2: Bebekle 50 derece sıcakta tatil hiç olmuyormuş, egenin gözünü seveyim🙄

Sıkıntılar bununla da kalmadı tabi bir de açık büfe restoran mevzusu var.  Ben bebeğe yemek bulup hazırlarken eşimin bebekle masada beklemesi, ben dönüp bebeği beslerken eşimin kendine yemek alması, o yemek yerken benim kızı doyurup aaa yemek saati bitiyor diye açık büfede  koşturarak kendimi doyurma çabalarım, ben tam oturup yemek yiyecekken de artık kızın sıkılarak huysuzlanması veya kaka yapması döngüsü tatil boyu devam etti😞

Hata3: Bebekle tatile yalnız gidilmemeli, bir aile büyüğü yada küçüğü farketmez yardımcı olacak 3. bir şahıs gerekiyormuş 🙄

Tatil deyince akla gelen yüzme, güneşlenme ve gece eğlenme kısımlarını zaten unutun. Odadan çıkıp suya girebildiğimiz zamanlarda bebeği yüzdürüp (suda ayakta durmak eylemi yani) çıkartıp kurulama, mayosunu değiştirme, altını bağlama derken (9-10 aylık bir bebek yerinde durmayıp sürekli döndüğünden bu işlemler için 2 kişiye ihtiyaç oluyor yoksa baş edemiyorsunuz şezlongtan kendini atmaya çalışıyor) zaten yüzmeyi unutun. Sonrasında kızın başka bir ihtiyacı yoksa eğer ; ki acıkma , uyuma ve pisleme döngüsü hiç bitmiyor, sırayla size de gelen bir yüzme faslınız da olmuyor değil. Ama tek başına yüzmek ne kadar zevkli, yada kaç dakika sürer siz düşünün ❓

Hata4: Tekrar ediyorum, sakın yanınıza 3. birini almadan tatile gitmeyin .  Paraya kıyın bir aile odası tutun 🙄

Haa hiç mi rahat etmediniz, hiç mi birşey yapamadınız diye sorarsanız eğer, akşam 8 de bebek arabasında uyuyan bebek (en azından bizimki öyle)  size rahat ve uzuun bir akşam yemeği yeme fırsatı sunuyor tabi. Sabahları 5 buçukta  uyanmasa daha iyi olacaktı 🚼  Gündüz yüzememe, akşam uzuun uzun açık büfe yeme faslı olan bir tatil sonrası  tabi ki kilo almanız da olağan 🙈  O güzel sıra sıra tatlılar da en büyük suçlu  tabi ki ✌🏼️

Hata5 : Bu kısımda yok öyle birşey, o kadar para veriyorsunuz yiyeceksiniz tabi ki 🙄

Son olarak otel seçimine gelirsek, onda ne kadar doğru bir tercih yaptığımızı anlatamam 🎣 Hem otelin kendisi mükemmel, hem de bebek dostu olduğundan ihtiyacınız olabilecek herşeyi düşünmüşler (mamadan blendera, bebek arabasından telsize kadar)  Bebeksiz geleni dövüyorlar zaten 🙋 illa ben bebekle tatil yapıp bir otele dünyanın parasını bayılıp hiçbir nimetinden yararlanamadan geri dönücem  diyorsanız buyrun Voyage Sorgun orada 🎈

 Hata 6:  1 haftalık otel maceramız bittiğinde eşimin de benim de tatile ihtiyacımız vardı, kızımızı İzmir de babaanne ve dedesine bırakarak birkaç gün çeşmeye kaçtık,iyi geldi. Keşke Voyage a bebeksiz gitseydik, çeşmeye onu götürseydik dedik. Özellikle Ilıcanın denizi bebekler için ideal, hava sıcaklığı da çok uygun tavsiye ederim.

Şimdiden iyi tatiller 🙋